HABER .7 .COM son dakika haberleri

19 Ara 2009

TAVUK SOTE

MALZEMELER
*1 kilo tavuk göğüs
*2-3 tane yeşil biber
*2 tane domates
*tuz ve istediğiniz baharatlar
HAZIRLANIŞI
Etlerimizi yıkayıp kuş başı doğruyoruz tavamıza az bir yağ koyup etlerimizi ekleyippişiriyoruz biberlerimizi doğrayıp ekliyoruz domateslerimizi kabuklarını soyup küp doğrayıp ekliyoruz baharatlarınıda ekleyip 1kaç dakika daha pişirip alıyoruz.afiyet olsun:)

19 Kas 2009

ÇİKOLATALI KURABİYELER



MALZEMELER
*yarım paket margarin
*yarım su bardağı sıvı yağ
*1 su bardağı pudra şekeri
*1 tane yumurta
*1 paket kabartma tozu aldığı kadar un
*1 paket vanilin
SOSU İÇİN
*3 yemek kaşığı toz şeker
*2 yemek kaşığı kakao
*2 yemek kaşığı un
*1 su bardağı su
*üzeri için hindistan cevizi

HAZIRLANIŞI
önce yumuşatılmış margarin ve pudra şekerini yoğuruyoruz sıvı yağı ekliyoruz 1 yumurtayı ekliyoruz yoğuruyoruz sonra un vanilin ve kabartma tozunu da ekleyip yumuşak bir hamur yapıyoruz yağladığımız tepsiye yıldız uclu bir kalıpla sıkıyoruz fırında pişiriyoruz rengi beyaz kalcak kurabiyeler pişerken bizde hemen sosunu hazırlayalım küçük bir tavada toz şeker un kakao ve 1 s b suyu karıştırarak ocakda pişiriyoruz fırından çıkan kurabiyelerimize sostan sürüp iki tanesini bir birine yapıştırıyoruz bir uclarınıda sosa batırıp hindistan cevizine batırıyoruz hadi bakalım AFİYET OLSUN

13 Kas 2009

kemalpaşa tatlısı


merhabalar uzunn bir aradan sonra yine bloğumdayım güzel yorumlar ve merak eden arkadaşlarıma çok teşşekkür ederim..

(kemelpaşa tatlısı)

malzemeler

*1paket kemelpaşa tatlısı

*3 su bardağı tozşeker

*3 su bardağı su

*yarım limon suyu

(üzeri için)

*1 su bardağı süt

*1paket kremşanti

*isteğe göre ceviz fındık

(hazırlanışı)

Şekerimizi ve suyumuzu karıştırıp tencerede kaynatıyoruz kaynayan şerbetimizin içine tatlılarımızı ekleyip kısık ateşte pişiriyoruz tatlılarımız soğutuyoruz süt ve toz krem şantiyi çırparak hazırlıyoruz soğuyan tatlılarımızın üzerine 1er tatlı çaşığı sürüyoruz fındıklarımızıda serperek servis ediyoruz....

20 Ağu 2009

ORUÇLA İLGİLİ BİLGİLER


Oruç nedir?: Güneşin doğmasından batışına kadar, Allahu Teâla’ya ibadet niyetiyle, hiç bir şey yememek, içmemek, cinsi mübâşerette bulunmamak ve orucu bozan diğer şeylerden uzak durmaktır.

Ramazan orucu: İslâm’ın şartlarından biridir. Allah Resûlü (S.A.V.) şöyle buyurmuştur, “İslam beş şey üzerine bina olunmuştur. Bunlar, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan Orucunu tutmak, Beyt’i (kâbeyi) haccetmektir” (Buhari, Müslim).
Sahur: Allah Rasulü (S.A.V.) “Bizimle ehli Kitabın orucu arasındaki fark Sahur yemeğidir” (Müslim) ve “Bereket üç şeydedir. Cemâat, tirid ve sahur” buyurmuştur (Sahihtir, Taberâni/Mu’cemu’l-Kebir)

Oruç kimlere farzdır?
1*Oruç; akil, baliğ, mükîm olan ve gücü yeten her müslümana farzdır.
2*Kafir’e oruç farz olmadığı gibi müslüman olunca da kaza etmesi gerekmez.
3*Baliğ olmamış çocuğa oruç farz değildir. Ancak alışması için oruç tutması tavsiye edilir.
4*Deliye oruç farz değildir. Çünkü ona mükellefiyet yoktur. Yetişkin de olsa bunun için fidye verip yemek yedirmesi gerekmez.
5*Hayatı kavrama ehliyetine sahip olmayan akıl hastasına, unutkanlığa mübtelâ olmuş çok yaşlı ihtiyarlara da oruç farz değildir.
6*Hasta olan bir kimse, iyileştiğinde orucunu kaza eder.
7* Müzmin bir hastalık yüzünden oruç tutamayan kimse, çok yaşlı hastalığı hiç iyi olmayan bir hasta gibidir. Bunlar her gün bir fakire yemek yedirirler.
8*Hâmile ve emzikli kadınlar; hâmileliklerinden, çocuğu emzirememekten veya çocuğun sağlığından korkarlarsa, oruç tutmayıp sonradan kaza derler.
8*Hayızlı ve nifaslı olan kadınlar, bu esnada oruç tutmayıp daha sonra kaza ederler.
9*Suda boğulma ve ateşte yanma tehlikesinde bulunan birini kurtarmak için, gerekirse oruç bozularak bunlar kurtarılır. Bu durumda da oruç kaza edilir.

10*Yolcu dilerse oruç tutar, dilemezse tutmaz. Bu yolculuk ister umre gibi bir defalık olsun, isterse nakliyecilik gibi devamlı olsun, kendi beldelerinde bulunmadıkça oruç tutmayabilirler. Daha sonra, tutmadıkları gün sayısınca orucu kaza ederler.

12 Ağu 2009

4 MUM HİKAYE

Dört Mum

Dört mum yavaşca yanıyordu.
Ortam çok yumuşaktı ve konuştukları duyuluyordu.

İlki söyledi:
‘’ ben barışım!"
Artık kimse benim yanık kalmamı sağlamıyor sanıyorum söneceğim. "
Alevi hızla azaldı ve bütünüyle söndü.

İkincisi söyledi:
‘’ ben inancım!"
neredeyse herkez benim artık gerekli olmadığımı düşünüyor
o nedenle daha fazla yanık kalmama hiç gerek yok’’
Konuşmayı bitirdiği zaman bir rüzgar hafifçe esti ve onu söndürdü.

Üzgünce üçüncü mum sırası gelince konuştu:
” ben sevgiyim!"
yanık kalmak için artık gücüm kalmadı. İnsanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı. Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular "
Ve hiç zaman yitirmeden söndü.

Ansızın...
Bir çocuk odaya girer ve üç mumun yanmadığını görür
”neden yanmıyorsunuz sizin sonuna kadar yanmanız gerekir "
Bunu söyleyerek çocuk ağlamaya başlar.

Ardından dördüncü mum söyler:
”korkma ben hala yanıkken diğer mumları yeniden yakabiliriz

"ben umudum!’’

Umudun alevi yaşamınızdan asla sönmemesi dileğiyle..
ALINTIDR

YEŞİL ELBİSE

YEŞİL ELBİSE

Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.
-Gel seni camiye götüreyim,dedim.Bugün Cuma biliyorsun.
-Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun,dedi
-Biliyorum ama,sebebini gerçekten merak ediyorum.
-Ne bileyim olmuyor işte,dedi.Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri çıkar diye endişe ediyorum.
Gayri ihtiyari gülmeye başladım.
-Herhalde şaka yapıyorsun,dedim.Bunun için cami terkedilir mi?
-Ciddi söylüyorum,dedi.Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.
Gerçekten öyleydi.Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-Peki,dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi?
-Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim,dedi.Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum.Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti.Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra,kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim.Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı.
Yavaşca yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:
-Hani,dedim.Camiye gelmeyecektin?

Hiç sesini çıkarmadı.Çünkü musalla taşının üzerinde,yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.
ALINTIDIR

13 Tem 2009

AÇMA SİMİT

MALZEMELER
*2 su bardağı süt
*2 tane yumurta(birininsarısı üzerine)
*1tatlı kaşığı tuz
*2 tatlı kaşığı toz şeker
*yarım su bardağı sıvı yağ
*1paket yaşmaya
aldığı kadar un ele yapışmayacak şekilde olacak
*1 paket margarin
*susam çörek otu
HAZIRLANIŞI
yumurta un sıvı yağ tuz şeker ve un sütle hamur yoğrulur 1-2 saat kabarmasını bekleyin kabaran hamurlardan portakal büyüklüğünde pazılar yapılılır 1 risini alıyoruz gözleme yufkası gibi açıyoruz üzerine margarin sürüp gene gözleme şekli gibi kare olacakkatlıyoruz bu hamuruda tekrar açıyoruz gene margarin sürüp tekrar kare şekli veriyoruz birer parmak genişliğinde uzun şeritler halinde kesiyoruz kesilen hamurlardan ikitane alıp elimizle kıvırarak simit şeklini veriyoruz diğer hamurlarıda aynı şekilde yapıyoruz tepsiye dizip yumurta sarısınıda üzerlerine sürüp susamını serperek fırında pişiriyoruz

24 Haz 2009

baklava

MALZEMELER( hamuru için)
*1 su bardağı yoğurt
*yarım su bardağı sıvı yağ
*1 tane yumurta
*1 yemek kaşığı üzüm sirkesi
*1 yemek kaşığı limonsuyu
*1 çay kaşığı tuz
*1tatlı kaşığı nişasta
*1 paket kabartma tozu
*aldığı kadar un
AÇMAK için (nişasta)
*içi için arzu ettiğiniz kadar ceviz
üzeri için
*yarım paket margarin yarım su bardağı sıvı yağ
ŞERBETİ İÇİN
*3 su bardağı toz şeker
*3 su bardağı su
*yarım limon suyu
HAZIRLANIŞI
*hamur malzemeleri sırayla eklenerek yoğrulur ele yapışmayacak yumuşak bir hamur yapılır 40 pezeye ayrılır teker teker tabak büyüklüğünde açılır nişasta serperek üst üste alınır ve kırk beze birden merdene ile açılır kareler halinde kesilir içine ceviz koyup kapatılır üçgen şeklinde tepsiye dizilir yağı iyce kızdırılır ve üzerine gezdirilir fırında pişirilir tatlı sıcakken soğuk şerbet dökülür

12 Haz 2009

ev usulu iskender ve şehriyeli bulgur pilavı

merhabalar kısa bir aradan sonra buradayım yokluğumda bloğumu ziyaret eden güzel yorumlar bırakan herkese çok teşekkür ediyorum hayırlı cumalar sevgiler
EV USULU İSKENDER
  • 750 gr et(isteğe göre kuzu yada dana eti)
  • 4 yeşil biber
  • 2 domates

Sosu için:

  • 1.5 çorba k. salça
  • 1 çorba k. sıvıyağ
  • 1 tatlı k. kekik
  • tuz, karabiber
  • su
  • 1 çorba k. tereyağı
  • Hamuru için malzemeler
  • 1 kgr un
  • yarım paket yaşmaya
  • 1 tatlı k.ş.tuz ve ılık su

HAZIRLANIŞI

Önce un maya ılık su ve tuz ile kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğuruyoruz hamurumuzu kabarmaya bırakıyoruz bu hamurdan büyük pazılar yapıyoruz elimizle açarak bazlama yapıyor teflon tavadapişiriyoruz küçük kareler halinde kesip servis tabağına yerleştiriyoruz

etlerimizi hafif donmuş olarak çıkarıp dolaptan ince ince kesiyoruz tavada az yağ ile pişiriyoruz bazlamaların üzerine alıyoruz
kabuğu soyulmuş damates ve biber dilimlerinide tavada soteleyip üzerine alıyoruz
ayrı bir tavada sıvı yağ tereyağ salça tuz bibr ile 1 çay bardağıda su ekleyip sosumuzu hazırlıyoruz pişen sosumuzuda etlerin üzerine gezdiriyoruz
pilav ve yoğurtta yanına alarak afiyetle yiyoruz AFİYET OLSUN!!!!!

5 May 2009

kuarabiyeler

MALZEMELER
*1 tane yumurta
*yarım paket margarin
*yarım su bardağı sıvı yağ
*1 su bardağı pudra şekeri
*3 yemek kaşığı kakao
*aldığı kadar un
*1 paket kabartma tozu
HAZIRLANIŞI
*oda sıcaklığında eritilmiş margarin pudra şekeri karıştırılır sıvı yağ yumurta un kabartma tozuda eklenerek yumuşak kurabiye hamuru yoğrulur hamur iki eşit parçaya ayrılır birisi beyaz sade kalır diğer ayırdığımız hamura kakao katılarak tekrar yogrulur hamurlar ayrı ayrı 1cm kalınlığında açılır sade hamur üzerine kakaolu hamur konur rulo yapılır hamurlar buzlukda 5 dk bekletilir sonra çıkarıp dilimler halinde keserek yağlanmış tepsiye dizilir fırında pişirilir.

19 Nis 2009

EV YAPIMI LAHMACUN(TAVADA)p.d.ç.s.e.40

PİŞMEDEN ÖNCEKİ SON HALİ

MALZEMELER(hamuru için)
*1 kgr un
*1 paket yaş maya
*1 tatlı kaşığı tuz
*aldığı kadar ılık su
*kapaklı bir teflon tava:):)
üzeri için malzemeler
*500 gr kıyma
*1 yemek kaşığı domates salçası
*50 gr margarin
*2 tane kuru soğan
*3 diş sarımsak
*5-6 yeşil sivri biber
*4-5 tane domates
*yarım bağ maydonoz
*tuz, karabiber,pulbiber.baharatlar
HAZIRLANIŞI
Un tuz maya ve su ile ele yapışmayacak yumuşak bir hamur yoğuruyoruz üzerini kapatıp mayalanmasını bekliyoruz
diğer tarafta mutfak robotumuzu alıyoruz önce kabuklarını soyduğumuz soganları biberleri sarımsak domates maydonoz hepsini rondodan geçiriyoruz geniş bir kaba alıyoruz yağını salçasını ve kıymasını baharatlarınıda ekleyip elimizle iyice karıştırıyoruz
mayalanan kabaran hamurlarımızdan yumurta büyüklüğünde parçalara ayırıyoruz tavamızın büyüklüğünde açıyoruz üzerine harcımızdan güzelce sürüyoruz teflon tavamıza alıyoruz ocakta kapağını kapatıp altı kızarana kadar pişiriyoruz pişince alıyoruz çıtırçıtır sıcacık ayran salata mımmmm afiyettt olsunnnnnnnnn....

10 Nis 2009

KOLAY SU BÖREĞİ ve p.d.ç.s.e. 40.


mımmmm nasıl son halii afiyet olsunn!!!!!!!!!!!!!!
sevgili arkadaşımız http://missgibi.blogcu.com/ porselen demlik çay saati etkinliği 40 için davet etmiş çok teşekkür ediyorum kolaylıklar diliyorum


MALZEMELER(hamuru için)
*2 tane yumurta
*2 kaşık yoğurt
*2 damla zeytin yağı
*1tatlı kaşığı tuz
*aldığı kadar un
dizerken aralarına sürmek için yufkaların
*150 gr tere yağı
*1 çay bardağı sıvı yağ
İÇ MALZEMESİ İÇİN
*1 kase beyaz peynir
*yarım demet maydonoz
HAZIRLANIŞI
1.yumurtalar yoğurt tuz un yağ yoğrularak hamur yapılır
2.hamur 8 eşit parçaya ayrılır pazı yapılır teker teker yufkalar açılır
3. büyük bir tencerede su kaynatılır içine 1-2 damla sıvı yağ 1 kaşık tuz eklenir açılan yufka suyun içine bırakılır 1-2 dakika bekletilir alıp soğuk suyun içine konur yırtmak yokkk:) tepsiye serilir aralarına eritilmiş tere yağ ve sıvı yağdan sürülür
4. dördüncü yufkadan sonra iç malzemeside eklenir diğer yufkalarda aynı şekilde dizilir ve en üstede 1 yumurta sarısı sürülür ısıtılmış fırında kızarıncaya kadar pişirilir (( afiyetler olsunnnnn))

6 Nis 2009

AYVA TATLISI

MALZEMELER
*4 tane ayva
*16 yemek kaşığı toz şeker her yarım ayvaya 2 kaşık
*karanfil
*su
*ceviz
*isteğe bağlı krema krem şanti file fıstık
HAZIRLANIŞI
Ayvaların kabuklarını soyun 2 ye bölün iç çekirdek yuvalarını çıkartın geniş bir tencereye dizin üzerlerine şekerlerini ekleyin karanfili ve ayva çekirdeklerinide ekleyin ayvaların yarısına kadar su ekleyin pişirin
pişen tatlılarımızın çekirdeklerini çıkardığımız yerlerine ceviz doldurun servis tabağınıza alın ve afiyetle yiyin mımm nasıl afiyet olsun!!!!!!!!!!!!!........................
((not)) ben gıda boyası kullanmadım eğer renginin kırmızı olmasını isterseniz sizler kullanabilirsiniz)))

1 Nis 2009

LAHANA SARMASI

MALZEMELER
*1 tane beyaz lahana
*2 su bardağı pirinç
*1 su bardağı bulgur
*1 tane kuru soğan
*yarım bağ maydonoz
*yarım bağ dere otu
*1 yemek kaşığı harcı için 1 tatlı kaşıda üzeri için salça
*2 diş sarımsak
*sıvı yağ
* tuz nane kırmızı biber istediğiniz baharatlar
*yarım limon
HAZIRLANIŞI
Önce tenceremize su doldurup ocakta kaynamasını bekliyoruz lahanaları yaprak yaprak ayırıyoruz yıkıyoruz sert yerlerini alıyoruzkaynayan suya atıp haşlıyoruz
harcı için tavamıza sıvı yağımızı alıp kueu soğanları doğrayıp ekliyoruz salçamızı ekliyoruz yıkadığımız pirinç ve bulguru ekliyoruz baharatlarınıda ekleyip bir çay bardağı suyu ve yarım limon suyunu ekleyip karıştırıyoruz suyu çekince maydonoz dere otunuda ekliyoruz lahanalarımızı isteğimiz büyüklüklerde keserek sarıyoruz tenceremize diziyoruz üzerine sarımsaklarımızı doğruyoruz salçamızı suyla karıştırp üzerine ekliyoruz birazda sıvı yağ gezdiriyoruz üzerine suyunu kontrol ederek pişiriyoruz

26 Mar 2009

PEYNİRLİ GALETALI BÖREK

MALZEMELER*
*3 adet yufka
İÇ MALZEMESİ İÇİN
*1kase beyaz peynir
*biraz maydonoz
ÜZERİ İÇİN
*1-2 yumurta
*1 kase galeta
*kızartmak için sıvı yağ
HAZIRLANIŞI
1 yufkamızı seriyoruz önce ortadan ikiye sonra 4 sonrada sekiz parçaya kesiyoruz içine peynirli harcımızdan koyayarak sigara böreği gibi sarıyoruz önce yumurtaya sonra galetaya batırıp yağda kızartıyoruz((AFİYET OLSUNNN))

21 Mar 2009

Kadınbudu köfte


Merhabalar güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğimle kadınbudu tarifi isteyen cbox mesaj bırakan latife hanım için yayınlıyorum umarım beğenirsiniz
MALZEMELER
* 300 gr kıyma
*1 tane kuru soğan
*1 kahve fincanı haşlanmış pirinç
*tuz ve istediğiniz baharatlar
*1 su bardağı un
* 2 tane yumurta
*kızartmak için sıvı yağ

HAZIRLANIŞI
Kıymamızı bir kaba alıyoruz üzerine soğanımızı rendeliyoruz tuz biber baharatlarını ve haşladığımız pirincinide ekleyip yoğuruyoruz, elimizle yumurta büyüklüğünde parçalar alıyoruz şekil veriyoruz diğer tarafta tenceremize su koyup kaynatıyoruz kaynayan suya köftelerimizi atıp 1-2 dakika tutup alıyoruz önce una daha sonra çırpılmış yumurtalarımıza bulayarak yağda kızartıyoruz AFİYET OLSUNN!!!!...........

19 Mar 2009

HER GÜN OKUMAMIZ GEREKEN BAZI DUALAR

Hadis-i seriflerde bildirilen dualardan bazilari söyle:
(Sabah-aksam 7 defa "Allahümme ecirni minennâr" diyen Cehennemden kurtulur.) [E.Davud]

(Sabah-aksam, 3 defa, "Bismillahillezi lâ yedurru maasmihi seyün fil erdi velâ fissemâi ve hüvessemiulalim" okuyan, büyücü ve zalimden emin olur.) [Ibni Mace]

(Sabah 3 defa, "Eûzü billahis-semiil alim-i minesseytânirracim" diyerek Hasr suresinin son üç âyetini okuyana, 70 bin melek, aksama kadar dua eder. O gün ölürse sehid olur. Aksam okursa yine ayni seylere kavusur.) [Tirmizi]

(Sabah namazindan sonra 11 ihlas okuyana, Cennette bir kösk verilir.) [Haraiti]

(Sabah namazindan sonra on defa, "La ilahe illallahü vahdehü la-serikeleh lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyi ve yümit ve hüve ala külli seyin kadir" okuyan, aksama kadar her çesit zarardan korunur, hiçbir günah ona zarar vermez.) [Nesai] ("Günah zarar vermez" demek, günah islemez veya isledigi günaha tevbe eder, o günah ona zarar vermemis olur demektir.)

(Aksam namazindan sonra [yukaridaki tesbihi] okuyan, sabaha kadar seytandan korunur. On sevaba kavusur, on günahi affolur ve on köle azat etmis gibi sevap verilir.) [Tirmizi]

(Sabah namazlarindan sonra üç defa Sübhanallah-il azim ve bi hamdihi diyen körlük, cüzzam ve felçten korunur.) [I. Ahmed]

(Sirkten korunmak için "Allahümme inni eûzübike min en-üsrike bike sey-en ve ene a’lemü ve estagfiruke li-mâ lâ a’lemü inneke ente allâmülguyub" okuyun!) [I. Ahmed]

(Sabah-aksam 7 defa "Hasbiyallahü la ilahe illâ hu, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arsil-azim" okuyanin dünya ve ahiret isine Allahü teâlâ kâfi gelir.) [Beyheki]

("Allahümme ma esbaha bi min nimetin ev bi ehadin min halkike, fe minke vahdeke lâ serike leke, felekel hamdü ve lekessükür" duasini, gündüz okuyan o günün, aksam okuyan o gecenin sükrünü ifa etmis olur.) [Aksam esbaha yerine emsâ denir. Mekt. C.3, m.17]

(Bir kimse, sabah-aksam yüz defa "Sübhânallahi ve bihamdihi" derse, o gün ve o gece hiç kimse onun kadar sevap kazanamaz.) [Deylemi]

(Evden çikarken "Bismillahi, tevekkeltü alallahi, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah" diyen, tehlikelerden korunur ve seytan ondan uzaklasir.) [Tirmizi]

(Lâ havle... okumak, 99 derde devadir. Bunlarin en hafifi sikintidan kurtulmaktir.) [E.Nuaym]

[Imam-i Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarindan kurtulmak için her gün 500 defa "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah" okurdu. Okumaya baslarken, okuyunca yüzer defa salevat getirirdi.(T.Mazheri)]

(Her gün yüz defa salevat getiren, münafikliktan ve Cehennem atesinden uzaklasir ve kiyamette sehidlerle beraber olur.) [Taberani]

(Günde 25 defa "Allahümme bârikli fil mevt ve fi mâ ba’delmevt" okuyan sehid olur.) [R.Muhtar]

(Gece Âmenerrasulüyü okuyana, bu iki âyet, her sey için yeterlidir. Bu iki âyeti yatsidan sonra okuyana, geceyi ibadetle geçirmis sevabi verilir.) [Sir’a]

(Eve girerken Ihlas suresini okuyan, yoksulluk görmez.) [T. Kurtubi]

(Evden çikarken Âyet-el kürsi okuyana melekler, eve gelene kadar dua eder.)

(Istigfara devam eden, her sikintidan kurtulur, ummadigi yerden riziklanir.) [Ibni Mace]

[Istigfar olarak (Estagfirullah el azim ellezi lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyum ve etubü ileyh) demeli.

(Günde yüz kere "La ilahe illallah diyenin, kiyamet gününde yüzü ay gibi parlar.) [Taberani]

(Bir yere gelen, "Euzü bikelimâtillahittammâti min serri ma haleka" okursa, o yerden kalkincaya kadar, ona hiçbir sey zarar veremez.) [Müslim]

(Sikintili veya borçlu, bin kere "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ isini kolaylastirir.) [Sir’a]

Günde yüz defa salevat (Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala âli seyyidina Muhammed) okuyan Cehennemden kurtulur ve sehidlerle beraber olur.
(yazı alıntıdır)

18 Mar 2009

SÜNNET NEDİR? GÜNLÜK HAYATTA SÜNNETİ SENİYYE

SÜNNET NEDİR?.......

Sünnet, lûgat mânâsı itibariyle, “gidişat, -iyi ya da kötü- takip edilen yol” demektir. Muhaddîsler, usûlcüler ve fukahâ ıstlahî mânâsı itibariyle sünneti, aşağıdaki ifadelerle tarif etmeye çalışmışlardır:

Muhaddîslere göre sünnet, “Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve yapmaktan kaçındıklarıyla Allah Resûlü’nden (sav) -Hanefîler’in nokta-i nazarınca farz, vacib, sünnet, müstehab ve âdâp - bize intikal eden her şeydir.” Yani, Allah Resûlü’nün (sav) şemâilidir, hayat tarzıdır, sîretidir.

Usûlcülerin sünnet anlayışı biraz daha farklıdır. Onlara göre sünnet, “Resûlullah’dan (sav) söz, fiil ve takrir olarak sâdır olan her şeydir.” Yani, Resûlüllah Efendimiz’in (sav) sözleri, davranışları ve ashâbında görüp de menetmediği veya sükûtla tasvip buyurduğu davranışlardır.

Fukahâ ise, sünnete bid’at mukabilinde ve teşrîe, yani farza, vacibe, harama esas teşkil etmesi açısından bakarlar. Bu mânâda sünnet, hadîsle aynı mânâda sayılabilir.

Hadîs, haber vermek ve haber, söz mânâsına bir isimdir. Daha sonraları, Efendimiz’e (sav) nisbet edilen her söz, fiil ve takrire hadîs denmiştir. İbn Hacer, “Şeriat örfünde hadîsten maksat, Efendimiz’e (sav) isnad edilen her şeydir.” der.

GÜNLÜK HAYATTA SÜNNETİ SENİYYE...

1. Hayırlı işlerde sağı, adi işlerde solu kullanmak.

2. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.

3. Yemeğe besmele ile başlamak, Allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini tefekkür ederek yemek, sonunda da hamd etmek.

4. Yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından yemek.

5. Yerde bir sofra bezinin üstünde yemek. İhtiyaç olduğu takdirde masada da yenilebilir.

6. Yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.

7. Acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.

8. Tabağa az yemek koydurtup artık bırakmamak.

9. Sofrada sağ dizi dikip, sol dizi yere yatırmak.

10. Saf ipek ve saf altın ümmet-i Muhammed’in erkeklerine haram kılınmıştır.

11. Selamı yaymak. Selam, kelamdan önce gelir.

12. Eve girince ilk söz ev halkına selam vermek olmalıdır.

13. Selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.

14. Musafaha ile birlikte, hürmet, samimiyet ve şefkate vesile olan kucaklaşmalar yapılabilir. Süfli hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.

15. Musafahada önce eli uzatan çekmelidir. Biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.

16. İlmiyle amil din adamları ile adil devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri hisleri yok olmuş yaşlı hanımlara selam verilebilir, gerekirse eli de öpülebilir. Yeter ki fitneye sebep olmasın.

17. Hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek.

18. Az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. Mütebessim olmak.

19. Çoğu zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.

20. Tane tane, orta bir ses tonuyla konuşmak. Çok mühim şeyleri üç defa tekrar etmek.

21. Konuşmaya Allah’ın adıyla başlamak ve Allah’ın adıyla bitirmek.

22. Nefsi ve dünyalık bir şey için öfkelenmemek. Bir hak zayi olduğunda ve uhrevi meselelerde, Allah ve din hakkı için öfkelenmek.

23. Doğru sözle şaka ve mizah yapmak.

24. Boş işler (malayani) ile iştigal etmemek.

25. Uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak.

26. Yüzükoyun yatmamak.

27. Yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek İhlas, Felak ve Nas surelerini okuyup avucunun içine üfleyip sonra bütün vücudunu sıvazlamak, bunu üç defa tekrarlamak.

28. Beyaz giymek.

29. Mest giymek.

30. Ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.

31. Takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.

32. Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.

33. Üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.

34. Misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. Misafir ve ziyaretçileri temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.

35. Aksırınca sesi az yükseltip, “Elhamdülillah” demek. Böyle diyene de “Yerhamükellah” demek. Bize dediklerinde “Yehdina ve yehdikümüllah” diye cevap vermek. Bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde devam edebilir. Üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.

36. Esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. Ağzı elle kapayarak gidermeye gayret etmek. Namazda iken esneme gelirse, ayakta ise sağ elin, diğer hallerde ise sol elin tersi ile ağzı kapatmak münasip olur.

37. Davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.

38. Kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “Kim o?” diye sorulduğunda, “Benim.” dememek, kendimizi açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. Kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. Biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.

39. Ayakta bevletmemek. Tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. Hadiste kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. Tuvalete ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması gerekir.40. Banyo yapılan yere bevletmemek. Çünkü vesvesenin çoğu bundandır.

41. İnsanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. Hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.

42. Kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. Buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş etmemelidir. Bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.

43. Büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.

44. Mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.

Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir hüküm mevcuttur: “Misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. Bunu temin eden Erek ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”

45. Emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.

46. Cömertlik. “Cömert Allah’a yakın, cimri ise Allah’a uzaktır. Cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”

47. Çok tefekkür etmek. “Tefekkür gafleti izale eder. Ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. Eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”

48. Borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. Böyle bir tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. Durumu net olarak tespit etmek lazımdır.

49. Bir yakını vefat eden Müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. “Allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır. Taziye ziyareti vasati üç gün içinde yapılır. Üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp hüznü deşmek uygun olmaz. Evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı yemek hazırlayıp sofra kuramazlar. Bunun için vefalı komşular bir müddet bu eve yemek getirirler. Böylece hüzünlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. Cenaze sahibi üç gün kendisine kolayca erişilebilecek bir ortam hazırlar ve böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur

50. Ölmüş kimseleri hayırla yad etmek.

51. Mevtanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak. Böyle yapmak kadere itiraz ve Cenabı Hakkın takdirini itham etmek olur. Ayrıca bu mevtaya iyilik değil azaba vesile olur.

52. Sekerat halindeki hastalara “La ilahe illallah, Muhammedün rasulullah.” şeklinde telkinde bulunmak. Hastanın dudaklarını temiz ve ıslak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. Ölüm vaki olup son nefes verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. Çenesinin açık kalmaması için mendil ve benzeri şeylerle başa bağlanır. Gözleri açık ise kapatılır.

53. Kabirleri ziyaret etmek. Gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile olur. Kabristanın kapısına yaklaşınca, kabir halkına gizlice selam verilir. “Ey kabir sakinleri, esselamu aleyküm. Sizler bizden önce geldiniz, bizler de sizleri takip edeceğiz. Size Allah’tan af ve mağfiret dileriz.” Şeklinde selam ifade edilebilir. Sonra ziyaret edilecek merhumun ayakucu tarafından yaklaşılır. Yüzüne müteveccihen veya kıbleye karşı durulur. Kur’an ve dualar okunabilir. Ziyaret esnasında mezarları çiğnemek mekruhtur. Şayet geçip gitmek için başka müsait yol yoksa, merhuma sevap hediye edilerek, geçilebilir. Mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, bilakis çiçekler ekilir. Kurumuş otlar ayıklanır.

54. Hasta akraba, dost ve arkadaşları ziyaret etmek. Onlara teselli ve ümit vermek. Ziyareti uzun tutmamak. Hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde anlatmamak.

55. Sıla-i rahimde bulunmak. “Akrabayla alakayı kesen bir kimsenin bulunduğu meclise Allah’ın rahmeti inmez.”

56. Zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye karşı dönerek içmek.

57. Anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve hayır dualarını almak

(ALINTIDIR)

16 Mar 2009

PEYGAMBER EFENDİMİZ İN(S.A.V)GÜZEL AHLAKI

En yüce ahlâka sahip olduğunda; yüzyıllar boyunca, dost ve düşman, herkesin üzerinde birleştiği tek bir insan vardır: Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam.

Hz.Muhammed (sav) alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan en son peygamber ve bütün insanlık için en güzel ahlak örneğidir. Yüce Mevla’mız Kuranı Kerimde onun için şöyle buyurmaktadır.

“ Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” Kalem Suresi 4

Zaten o, yeryüzünde bulunuş maksadını, " Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim ” buyurarak net olarak ifade ediyordu.

“Andolsun size bir Peygamber geldi ki sizin sıkıntıya uğramanız onu incitir ve üzer. Çünkü o size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” Tevbe Suresi 128

“ Rasulüm biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” Enbiya Suresi 107

“ Andolsun ki Rasulullah sizin için, Allah’a ve ahıret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir” Ahzab Suresi 21

Alemlere rahmet olarak gönderilen o Yüce Rasul güzel ahlak konusunda şöyle buyurmuştur:

“ Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”

“ Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır”

“ Kişi güzel ahlakı ile geceleri ibadetle gündüzleri oruçla geçirenin derecesine yükselir”

“ Su buzu erittiği gibi, güzel ahlakta günahları eritir (yok eder); sirke balı bozduğu gibi kötü ahlakta ameli bozar.”

“ Allah’ım beni güzelleştirdiğin gibi ahlakı mı da güzelleştir”

Hz. Aişe Validemize Hz.Peygamber (sav)’in ahlakı sorulduğu zaman “Siz hiç Kuran okumuyor musunuz. Onun ahlakı kurandı.” cevabını vermiştir.

Kuran ahlakı; Yüce Mevla’mızın Kuranı Kerimde bize bildirdiği, Hz. Peygamber (sav)’inde bizzat yaşayarak örnek olduğu ahlaktır.

HZ. MUHAMMED (SAV)'İN AHLAKI VASIFLARI

Ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler ve İslâm büyüklerinin mübârek sözlerinin ışığında, Yüce Rasûlullah (s.a.s.)'ın ahlâkî vasıflarını özetlemeye çalışalım :

* Rasulullah (s.a.s.) güler yüzlü, tatlı sözlüydü,

* Kimseye fena söylemez, kimsenin sözünü kesmezdi,

* Sert değildi, yumuşak idi,

* Edep ve hayâ âbidesiydi,

* İnsan severdi, Dosttu,

* Çok mütevâzi idi. Vâkurdu.

* Boş ve lüzumsuz konuşmazdı.

* Karşısındakini candan dinlerdi.

* Çocukları çok sever ve okşardı. Bir hadisi şeriflerinde şöyle buyururlar : "Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden (kâmil ümmetimizden) değildir"[1]

* Fazilet sahiplerine saygı gösterirdi.

* Akrabasını ve komşusunu hatırdan çıkarmaz, onlara ikrâmdâ bulunurdu. Fakat onları kendilerinden üstün, faziletli olanlara tercih etmezdi.

* Cömertti, şefkatliydi,

* Sözünde mutlaka dururdu.

* Dinlemesini, söylemekten fazla severdi,

* Nefsine hâkimdi,

* Beyaz giymeyi tavsiye ederlerdi,

* Namazı noksansız kıldıranların en hafif kıldıranıydı.

* Güleceği zaman mübarek elini, mübarek ağzının üzerine koyardı.

* Kahkaha ile gülmez, fakat daima mütebessim bulunurdu.

* Verilen müjdeler şükrederdi,

* Uyurken mübârek sağ elini, mübârek yanağının altına koyardı.

* Herkesin isteğini mümkün olan ölçüde, yerine getirirdi.

* Eli çok açıktı, cömertliği deryadan farksızdı,

* İlim, hikmet çağlayanı, sabır timsaliydi,

* Atılgandı, tehlikeden korkmazdı, heybetliydi.

* Gelmiş ve gelecek insanların en cesur ve en kahramanı, en kuvvetlisiydi.

* Hanımlarına karşı insanların en yumuşağı ve ikrâmlısıydı. Onlara karşı daima tebessümlüydü,

* Ne yer, ne içerse hizmetçisine de aynısını verirdi, Vefat ederken son anlarında dahi "Elinizin altındakilere (hizmetçi ve işçilere) iyi davranmamızı, onların haklarını gözetmemizi ve namaza dikkat etmemizi" tavsiye buyurmuştu.[2]

* Sofradan daima doymadan, yarı aç kalkardı.

* Temizliğe son derece ehemmiyet verir ve riâyet ederdi,

* Özel işlerini kendisi yapardı. Döşeği içi hurma lifi dolu deridendi.

* Dünya malına asla rağbet göstermezdi, Bir gün yanında dünyalıktan bahsettiler, Buyurdu ki : "İşitmiyor musunuz? Sâde hayat imandandır"'

* Ekseri yediği arpa ekmeği ve hurmaydı, Allah'ın huzuruna kavuştuğu vakit, evinde az bir arpadan başka yiyecek maddesi bulunmamıştı.[3]

* Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı,

* Çok adildi.

* Sosyal adaleti ve kardeşlik hukukunu en güzel o uyguladı.

* Çalışmaya, ilim ve irfana, icad ve keşiflere teşvik etmiştir.

* Daima Hakk'ın ve haklının yılmaz savunucusuydu.

* Zulüm ve sömürünün amansız düşmanıydı.

* İnsanların faydası için, kendi rahatını terk ederdi,

* İnsanlara madde ve mevkisine göre değil, takvâ ve ahlâkına göre değer verirdi.

* İlim-irfan âdab-erkân şiârıydı.

* Hayatı iman ve cihad olarak görmüştür,

* Cahil bir toplumu, dünyanın en insâni, en müreffeh devleti haline getirmiştir, O'nun tebliğ ettiği İslam Nizamı'nı hayatlarına gerçek mânasıyla tatbik eden cemiyetler, yine aynı şekilde dünyanın ve insanlığın efendisi olurlar,

* Modern medeniyetin öncüsü ve insanlığın manevi mimarıdır.

* İlk defa insan haklarını tam manâsıyla o açıklamış ve bunu tatbik etmiştir.

Rasulullah (s.a.s.) her yönden örnek alınacak en mükemmel insandır, Her müslümanın O'nu en güzel şekilde öğrenip tanıması; Onun yüce ahlâkını yaşamaya ve yaşatmaya çalışması lazımdır, Çünkü O'nun ahlâkı, Kur'ân ahlâkı idi. Hz. Âişe (r,anha) Validemize, Sahabeler Rasulullah'ın (s.a.s.) ahlâkını sordular. Buyurdu ki : "Siz Kur'ân okumuyor musunuz Allah Rasulü (s.a.s.)'nün ahlak-ı Kur'an idi"

Şair Nabi şöyle diyor :

"Çalış, ehl-i kemâl ol, uyma her nâdân-ı gümraha,

Baş eğ, el bağla, sonra gel Huzüru Hazreti Şâh'a."

Rasulullah (s.a.s.) Efendimizin çok yapmış olduğu dualarından biri şudur :

"Allah'ım: Fayda vermeyen ilimden, kabul olmayan amelden, müstecâb olmayan duadan sana sığınırım" (250 Hadis, H, No: 95).

Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Ey mü'min, sende şu dört şey bulunursa dünyada kaybettiğin (elde edemediğin) şeylere üzülme: Doğruluk ve sadakat, emanetlere riayet, güzel huy ve yüksek ahlâk, meşru çalışıp helalden kazanmak"

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi Peygamber Efendimize ve O'nu örnek edinenlerin üzerine olsun.

15 Mar 2009

PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V)KISACA HAYATI

SEVGİLİ ARKADAŞLARIM BU GÜZEL GÜNLERİ DEĞERLENDİRİP ELİMDEN GELDİĞİNCE PEYGAMBERİMİZİN HAYTINI VE BÜTÜN GÜZELLİKLERİNİ ALINTIDA OLSA YAZMAK SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM

Yeryüzünde gelip geçmiş insanların en mümtaz ve müstesna fertleri, Hz. Âdem'le (a.s.) başlayan peygamberler silsilesidir. Bu silsilenin en büyük ve en mükemmel halkasını da, hiç şüphe yok ki Son Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) teşkil eder.

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in HAYATI
Hz.Peygamber (s.a) kayıtsız şartsız yeryüzü halkının neseb yönünden en hayırlısıdır. Nesebinin şerefi en yüksek doruk noktasındadır. Buna düşmanları bile şahitlik ederlerdi. Bu yüzden düşmanı olan Ebu Sufyan, Bizans hükümdarının huzurunda bu şekilde tanıklıkta bulunmuştu. En şerefli kavim onun kavmi, en şerefli kabile onun kabilesi ve en şerefli aile onun ailesidir. Habibullah (sav), Mekke'de, Rebi'ül-evvel ayının onkinci Pazartesi gecesi sabaha karşı dünyaya gelmiştir (M.570). Böylece, Hz.Adem'den beri devam ede gelen peygamberlik nuru sahibini bulmuş oldu. Babası Abdullah, Peygamberin doğumun dan iki ay önce vefat etmiştir. Annesi Vehb kızı Amine, doğumunda diğer kadınlar gibi eziyet çekmemiş, hatta ağırlık bile hissetmemiştir. Hamileyken, bir gece rüyasında tanımadığı bir kimse gelip; "Sen alemlerin hayırlısına hamilesin; doğduğunda adını Muhammed koy", diye ikaz bulunmuş; doğum anında da heybetli bir ses duyarak irkilmiştir. Ne zaman ki Muhammed vücuda geldi; baktım, mübarek başını secdeye koydu; ellerini kaldırdı, duada bulundu", şeklinde anlatıyor. Hz. Muhammed (s.a.v) sünnetli doğmuştur. Doğduğunda sırtında ve omuzunda peygamberlik mührü vardı. Doğumuna arz şehadet etmiştir.
* Resulullah (s.a.v) doğduğu gece, yeryüzünde bir çok put düşüp kırılmıştır.
* İran hükümdarı Kisrai kemerli bir saray yaptırmıştı. On dört kulesi vardı. O gece kulelerin bütün şerefeleri yıkılmıştır.
O zaman Araplar arasında adet olduğu üzere, çocuğun süt anneye verilmesi kararlaştırıldı. Ancak hiçbir sütanne, yetim bir çocuğu almak istemiyordu. Bu arada amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, çocuğu bir müddet emzirdi. Kardeşinin oğlunun doğumuna sevinen Ebu Leheb'in, onun şerefine Süveybe'yi azad ettiğini ve bu yüzden Efendimizin doğduğu gün olan her pazartesi günü azabının biraz hafifletildiğini kaynaklar bize bildirmektedir.
Sonunda Beni Sa'd kabilesinden Halime binti Ebi Züeyb, Hz.Muhammed'i kabul etti. O sırada Beni Sa'd yurdunda kıtlık vardı. Hz. Halime bebeğin gelişi ile ineklerin sütünün artığını, çadırın etrafının yeşilliklerle dolduğunu, evine bereketin geldiğini ifade ediyor. Resulullah (s.a.v) ,bu göçebe süt anne'nin yanında oldukça sade bir hayat geçirmiştir.Gündüz otlakta sürülere bakıyor, aileye yardım ediyordu.Çoğu zaman ,yalnızca hurma ve süt ile yetiniyorlardı. Hz.Muhammed (s.a.v), süt kardeşleri ile kırlarda oynuyor,koyun güdüyordu. Bir defasında, süt kardeşi Şeyma'nın omuzunu bilinmeyen bir sebeple o kadar kuvvetli ısırmıştıki, ömür boyu izi silinmedi. Yıllar sonra bir savaşta esir düşen Şeyma'yı, Resulullah (s.a.v) bu yara izinden tanımış gözleri yaşarmıştı. Hz.Halime, Hz.Muhammed'i (s.av) kendi çocuklarından fazla seviyordu. Daha ilk günden ondaki farklılığı hisseden Halime, O'nu gözü gibi koruyordu. Resulullah, süt annesinin sağ göğsünden emer, sol göğsünü kardeşlerine bırakırdı. Ondaki bu üstün hallerden ve mucizelerden ürken Hz.Halime çocuğu annesine teslim etti. Kısa bir süre sonra annesi, zenci cariye Ümmü Eymen ve bir hizmetçi ile Medine'ye hareket ettiler. Neccaroğuları kabilesinden birinin evinde ikamet edildi. Resulullah'ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi. Hz.Amine, dönüş yolu üzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya gömüldü. Resullah (sav) o sırada altı yaşında bulunuyordu. Zenci cariye Ümmü Eymen ile Mekke'ye dönen Hz.Muhammed (sav), epeyce yaşlı olan dedesine teslim edildi. Şefkatli bir insan olan Abdulmuttalib'in, öksüz ve yetim torununa gösterdiği sevgi pek büyüktü. Dedesi vefat edince Hz.Muhammed (sav) diğer dört amcasına tercihen, Ebu Talib' emanet edildi. Çünkü güvenilir, zeki, cömert ve iyi kalpli biriydi. Diğer amcası Ebu Leheb kendisini içkiye kolay hayata vermiş bir ahlaksızdı. Esasen daha çocukluk devresinden itibaren Peygamberimiz ile Ebu Leheb'in arasının açık olduğu görülür Resulullah (sav) pek zengin olmayan fakat cömertliği ile tanınan amcasının yanında pek rahat içinde yaşamıyordu. Ancak Ebu Talib ve zevcesi, ona kendi çocuklarından daha iyi bakıyorlar, diğer çocuklar gibi sofra kurulur kurulmaz saldırmadığından ona ayrı yemek çıkarıyorlardı. Resulullah'ın yengesine olan sevgisi bir anne sevgisinden farksızdı. Ebu Talib Suriye'ye bir kervan götürmek üzere yola çıktığında Resulullah dokuz bir rivayete göre de on iki yaşında idi. Şam ile Kudüs arasında Busra denilen bir yerde kervan konakladı. Burası Bizans toprağı olduğundan yakında bir manastır bulunuyordu. Bu manastırda bulunan rahip Bahira, Hıristiyanlığı bilen, İncil'i derinlemesine incelemiş biriydi. Son peygamberin gelmesinin yakın olduğunu biliyordu. Ebu Talib'e çocuğun kim oduğunu sordu."oğlum" cevabını alınca,"O senin oğlun olamaz" Bu çocuğun babası ölmüş olmalı", dedi. Ebu Talib amcası olduğunu söyleyince, çocuğu hemen geri götürmesini tavsiye etti. Ebu Talib'te Mekke'ye dönmekte acele etti.

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ

Bir insanın hayatında anne babasının yeri tartışılmaz. Bu her insan için aynıdır. Daha doğmadan babasını çok küçük yaşta da annesini kaybeden Hz.Muhammed'in (sav) bütün sevgisinin odak noktasını Rabbi teşkil ediyordu. Anne ve babasından sonra çok sevdiği dedesi ve amcasını da kaybeden Hz. Muhammed'i (sav), Allah (cc) adeta kimse ile paylaşamıyor, Habibi'nin sevgisinin yalnız kendisine ait olmasını istiyordu. Resulullah (sav) aynı zamanda ummi idi. Zaten Kureyş'in aklına durgunluk veren de; okuması yazması olmayan bir insan dan dünya'nın en güzel sözlerinin duyulması idi. Eğer herhangi bir eğitim görmüş olsaydı, ona karşı olanlar ve inkarcılar bunu delil olarak kullanacak ve ayetleri kendisinin yazdığını iddia edeceklerdi. Ümmilik.O'nu savunduğu davada bu tür suçlamalardan koruyordu. Diğer bir husus; Resulullah'a ilk vahiy edilen ayet; "Seni yaradan Rabbinin adıyla oku", idi. Demek ki asıl aydın, asıl ilim sahibi, Allah'ı bilen, O'nun adıyla okuyan, O'nu tanıyan insandır. Resulullah'ın (sav) doğumundan itibaren her an, her saniye Allah (cc) tarafından korunduğunu görüyoruz. Ondaki farklılık, ondaki üstün haller ve seçilmişlik, bu ilahi himayenin sebebidir. O her haliyle diğer insanlardan farklıydı Alemlere Rahmetti. O'nda da nefis vardı ama O her türlü kötülük ve günahtan korunmuştu. Bir defasında kendine putlara adanan putlara adanmış hayvanların etinden ikram eden Zeyd İbn Ammar'a; "Putlara adananı yemem", buyurmuştur. Yine her yıl düzenlenen bir putperest bayramına halaları tarafından zorla götürülmüş, bayram yerinde bazı kişiler gelerek bu ayinlerin kendisine yasaklandığını ona bildirmişlerdir. Halaları da O'nu bir daha böyle yerlere götürmemişlerdir.

* Sahih hadislerden de anlaşılacağı gibi; Hz. Muhammed (sav) soyların en faziletlisinden dünyaya gelmiştir." Allah mahlukatı yarattı ve beni en hayırlılarının içinde kıldı.Sonra onları,Arap ve Arap olmayanlar diye iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlılarının içinde kıldı (Kureyş). Sonra, ailelere ayırdı ve beni en hayırlı aileden kıldı.Şahıs olarak da ailenin en hayırlısı kıldı", bu hadisi şerif bize bunu anlatmaktadır

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in Hz. HATİCE İLE EVLİLİĞİ

Resulullah'ın (sav) ve ailesinin, tarım ve ziraatle uğraştığına dair hiçbir bilgi mevcut değildir.Hz.İbrahim(a.s) şu duasında da zikrettiği gibi "Ey Rabbimiz, Namazı dosdoğru kılmaları için ben; çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kabe) yanında, eksiksiz bir vadiye yerleştirdim.. "(İbrahim:37). Mekke vadisinde ziraat yoktur.Geriye yalnız ticaret kalıyor.Bu ticaret de daha çok; kumaş , yiyecek kuru yemiş ve güzellik malzemeleri üzerine idi. Habibullah (sav) gençlik dönemine girmesiyle beraber ticaretle uğraşmaya başlamıştır. Mekkeli tüccar, Kays b. es-Saib İslam'dan önce O'nunla ticari münasebetleri olduğunu ve ondan daha iyi bir ortağa rastlamadığını anlatır. Mekke'liler tacire (kadın tüccar) ve tahire ( temiz kadın ) adını verdikleri Hz.Hatice, Mekke'li zengin bir dul kadın idi. İki kez evlenmiş, iki eşini de kaybetmişti ( ilk eşi, Atik el-Aziz et-Tamime; ikinci eşi, Hind b.Zürare'dir her iki eşinden de birer çocuğu olmuştur. Birkaç sene kıtlığın ağır basması üzerine Ebu Talib, Yeğenini iş istemesi için Hz. Hatice'ye gönderdi Hz. Hatice'de,ahlakının güzelliğini ve ününü sık sık duyduğu Hz. Muhammed'e memnuniyetle kervanını teslim etti ve onu , kölesi Meysere'yi de yanına katarak Kudüs yakınlarındaki Busra denilen yere gönderdi. Hz.Muhammed (sav) burada Netura isimli keşişle karşılaştığı tarihçiler tarafından anlatılır. Her an onun başının üzerinde dolaşan bulut keşişin dikkatini çekmiş ve kendisi ile tanışmak istemiştir. Evvelce tanışmış olduğu Meysere'yi yanına çağırarak Hz.Muhammed hakkında bazı sorular sordu. Aldığı cevaplar karşısında irkilen keşiş; "O Peygamber'dir, hemde Peygamberlerin sonuncusudur", demekten kendisini alamamıştır. Hz.Muhammed (sav) alışverişlerini tamamladıktan sonra Mekke'ye döndüler. Meysere yolculuk boyunca tüm olanları Hz. Hatice'ye bir bir anlatır. Hz.Hatice'nin Peygamberimize karşı saygısı ve sevgisi bir kat daha artmıştır. Hz.Hatice iş bahanesi ile Hz . Muhammed'i (sav) sık sık evine davet etti ve hediyeler gönderdi. Allah Resulu ile evlenmeyi istiyordu. Sonunda meseleyi dostu Nüfeyse'ye açtı. Onun aracılığıyla Muhammed (sav) ile Hz. Hatice evlendiler (miladi 595) O sırada Hz.Muhammed (sav) 25, Hz.Hatice ise 40 yaşında bulunuyordu. Peygamber efendimiz daha sonra Hz.Mariye'den olan oğlu İbrahim hariç diğer çocukları Hz. Hatice ' dendi. Bunların isimleri: Kasım, Rukiyye, Fatıma, Ümmü Gülsüm ve Abdullah idi. Kasım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmişlerdir.

Hz.Peygamber her sahada olduğu gibi aile hayatında da örnek ev reisi olmuş; hanımına ve çocuklarına karşı her halükarda müşfik davranmışlardır.

İLK VAHYİN GELİŞİ VE RİSALETİN BAŞLANGICI

Habibullah (sav) otuzsekiz yaşına girmişlerdi. Bir sene boyunca gaibden sesler duyup, bazı nurlar gördüler. Daha sonra Allah'ın sevgilisi, altı ay kadar süren sadık rüyalar görmeye başladılar. Gördükleri rüyalar apaçık ortaya çıkıyorlardı. Hz. Muhammed (sav) yaşadıkları bu haller üzerine, yalnızlık aramaya başladılar.Toplumun zülmetinden sıkılıyor; yalnız kalmayı arzuluyorlardı.
Resullah halvet yeri olarak Mekke'ye 5km kadar uzakta bulunan Hira mağarasını tercih etmişlerdi. Dedesi Abdulmüttalip'te Ramazan aylarında bu mağarada inzivaya çekilirlerdi. Allah Resulü sık sık bu mağaraya çekilip ceddi Hz.İbrahim'in dini üzere ibadet ve dua ediyor; insan ve kainatın yaradılış sebep ve hikmetleri üzerinde derin düşüncülere dalıyorlardı. 610 senesi, Ramazan ayının 27.gecesi idi. 40 yaşına gelmiş olan Hz.Muhammed (sav), o senenin Ramazan ayını bu mağarada geçiriyordu.Seher vaktine doğru, vahiy meleği Cebrail (as), Allah'ın Habibine insan süretinde gözükerek hitap etti ve Kur'an'ın ilk ayetlerini kendisine okudu.Resullah olayı şöyle anlatıyor; " Bana kendisinin Cebrail adlı melek olduğunu ve Allah'ın beni Peygamber olarak seçtiğini bildirmek için geldiğini söyledi. Bana abdest almayı ve istincayı öğretti.Temiz olarak dönünce; "OKU" diye emretti. 'Ben okumayı bilmiyorum' diye cevap verdim . Beni kollarının arasına alıp sıktı.Sonra yere bırakarak; " Oku" diye emretti. Ben yine okuma bilmediğimi söyledim. Beni tekrar ve daha kuvvetli bir şekilde sıktı.Tekrar "Oku" dedi. Ben okuma bilmediğimi tekrarladım. Be sefer beni üçüncü defa sıkarak bıraktıktan sonra dedi ki; " Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O'dur. İnsana bilmediğini O öğretti." (Alak1-5) Allah Resulu de, Alak süresinin bu ilk ayetlerini tekrar etti, inen ayetler, Resulullah'ın hem diline hemde kalbine yerleşmişti . Hemen ardından Melek kayboluverdi. Heyacan ve şaşkınlık içerisinde Hz.Resul mağaradan çıkarak evine doğru yola koyuldu.Yolda hayreti bir kat daha arttı. Zira ağaçlar, dağlar, taşlar , çiçekler; "Esselamü aleyke ya Resulüllah", diyerek kendisini selamlıyorlardı. Titreyerek eve dönen Allah Resulü, hanımına; "beni örtünüz! Beni örtünüz" diyerek yatağa girdiler. Uyandıklarında biraz sakinleşmişlerdi. Olanları Hz.Hatice'ye anlatarak, tedirginliklerini arz ettiler. Bu hadise ile beraber, Resulullah'ın özel hayatı kapanıyor, hayatının ikinci safhası olan Peygamberliği başlıyordu.

İLK MÜSLÜMANLAR

Kainatın Efendisi Hira'da aldığı peygamberlik vazifesini ilk olarak eşi Hz.Hatice'ye anlatmıştı.Eşi böylesine ağır bir vazifenin mesuliyetini zerreden kürreye vücut ve gönül ülkesinde yaşar haldeyken ; Cenab-ı Allah'ın Hz.Hatice'ye yaşattığı hal çok manidardır.O büyük kadın 'bana ne oluyor bilmem?' diye endişe duyan Allah Resulüne; 'Müjdeler olsun sebat et.Canımı yed-i Kudretinde tutan Allah ' a yemin ederim ki, sen bu ümmetin peygamberisin. Allah seni asla bırakmaz. Sen sıla-i rahmedersin, sözün doğrusunu söylersin, meşekkatte sabredersin, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın, Allah böyle kuluna kefildir.' şeklinde sözleriyle destek olmuş gönlünü açmıştır.
Bu sözler onun ne kadar yüce ruhlu, faziletli ve inançlı bir kadın olduğunu göstermektedir. Cenab-ı Hakk'ın kutlu Peygamberine verdiği büyük lütuflardan biri de. Kendisine Hz.Hatice gibi bir zevceyi nasip etmesidir.Resul-i Ekrem efendimiz, ilk müslüman olma şerefine de nail olan eşine Cebrail (as) ' dan öğrendiği şekilde abdest aldırdı ve imam olarak iki rekat namaz kıldırdı.Ulaştıkları gönül birliğini 'Mutlak Bir'in önünde ve O'na sığınarak perçinlediler.

Hz.PEYGAMBERİN ve İLK MÜSLÜMANLARIN MARUZ KALDIĞI İŞKENCELER

Açıktan davetin başlaması ve Müslüman olanların sayısının günden güne artmasıyla beraber, Kureyşliler de Müslümanlara karşı düşmanlıklarını arttırmışlardı. Hareketin lideri olması hasebiyle, en büyük taarruzlar Allah Resulüne yöneltiliyordu. Hz.Peygambere düşmanlık edenlerin başında Ebu Leheb ve karısı gelmekte idi. Hz.Peygamber!in arkası sıra dolanır; o tebliğ ettikçe kendiside; 'Ben onun amcasıyım . Muhammed sizi atalarınızın dininden döndürmek istiyor, sakın ona inanmayınız diyordu.' Hz.Peygamberin başının taşla ezmeye yemin etmiş; taşı kaldırdığında kaskatı kesilmiş, muvaffak olamamıştı.Bir defasında da önünde ateşten bir çukur açılmış, Allah Resulüne yanaşamamıştı. Peygambere olan düşmanlığı o dereceye ulaşmıştı ki; Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm 'le evli olan oğulları Utbe ve Uteybe'ye onları boşattırmıştı. Ebu Cehil'de dili ve eli ile Peygamber efendimize ve Müslümanlara çok eziyet etmiştir . Ammar b. Yasir'in annesini öldüren bu zalim, Peygamberimiz harem'de namaz kılarken, boğazlanan bir devenin döl yatağını, içinin çirkinlikleriyle getirtmiş ve Resul-i Ekrem secde de iken sırtına koyuvermişti. Kureyş'in ulularından olan Velid b. Muğire de ; hac mevsimin de halk toplandığında Peygamberimize sıfatlar yakıştırıp, en uygun sıfatında sahir (büyücü) olduğunu, zira Muhammed'in kişi işe kardeşi ve karısı arasını ayırdığını söylüyordu.

O Allah Resulü'nü tek başına öldürmeye de teşebbüs etmiş, fakat; Allah'ın bi lütfü olarak, Peygamberimizin sesini Kabe'de namaz kılarken işittiği halde zatını görememiş, ne yana yönelse se arkasından gelmiş bu suretle muvaffak olamamıştır. As b. Vail Hz.Peygamber 'in oğlu Kasım öldüğünde en acılı anında kendisi ile 'etber' (erkek çocuğu olmayıp soyu kesilen) diyerek alay etmiştir.Kevser süresi As b. Vail hakkında nazil olmuştur. As b. Vail bir dağ geçidinde eşşeğinden düşüp bacağını kırmış, bu yaranın şişip mikrop almasıyla rezil bir şekilde ölmüştür.Şunu hemen belirtelim ki Allah Resulüne zarar verenlerin hepsi, habis bir ölümle ölmüşlerdir Ya hakaret ettikleri Müslüman'ların ellerine düşerek idam edilerek, ya da Hz. Peygamber'in 'Ya Rab ona bir itini musallat et ' diye beddua etmesiyle ölmüşlerdir. Nüfuzu olmayanların ve köle olanların durumu daha acıklı idi. Ayrıca Müslüman olanlara bizzat kendi aileleri türlü türü işkenceleri reva görebiliyorlardı. İslam'ın en azılı düşmanlarından olan Ümeyye b.Halef'in kölesi olan Bilal- Habeşi (ra) bazen 24 saat aç susuz bırakılıyor, bazen de boynuna ip takılarak Mekke de ücretle tutulan çocukların tarafında sokak sokak dolaştırılıyordu, buna rağmen taviz vermeyip yüzlerine karşı 'Allah birdir' diye haykıran Bilal-i Habeşi'yi efendisi Ümeyye b. Halef kavurucu sıcaklar altında sırtını güneşin sıcaklığından ateş parçası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır. ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve Lat ve uzza'ya tapmadıkça azaba devam edeceğini söylerdi. Hz.Bilal'in 'Allah birdir' demeye devam etmesi üzerine çileden çıkan Ümeyye b. Halef işkencesini Hz. Bilal bayılıp kendisinden geçene dek sürdürürdü. Hz.Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b. Afvan da, ilerlemiş yaşına rağmen, amcası tarafından işkenceye maruz bırakılmıştır.Yine Hz.Ebubekir'in delaletiyle Hz. Osman ' dan hemen sonra Müslüman olan Talha b. Ubeydullah Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tabi tutulmuştur.

Kureyş'in ileri gelen ve zengin ailesine mensup olan Halid b.Said (ra) bir gece rüyasında Allah Resulü'nün kendisini cehenneme atmaya çalışan babasından kurtardığını görmüş ve bu rüya üzerine Müslüman olmuştur.Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha vazgeçmesi için ısrar etti. 'Hz.Muhammed'in dinini asla bırakmam' şeklindeki cevap üzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu döven Uhayha, onu iaşesini kesmekle tehdit etti.Oğlunun 'rızkı veren Allah'tır' şeklindeki mukabelesi üzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha onu hapsettirerek günlerce aç susuz bırakmaktan çekinmemiştir. İlk Müslümanlardan olan Sa'd b.Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı.

HÜZÜN YILI (M.620)

Üst üste gelen acı hadiselerin ilki, Hz. Peygamber'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefatı oldu
Allah Resulü çok müteessir olmuştu.Oğlunun cenazesini taşırken karşıda duran Kuaykıan dağına ; "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanamaz yıkılırdın.", demesi bu derin teessürünün bir ifadesidir. Henüz Kasım'ın vefatının hüznü dağılmadan Allah Resulü , diğer oğlu Abdullah'ı da kaybetti. Bu acı hadiseler sebebiyle Allah Resulü ve Müslümanların kalpleri kan ağlarken, müşrikler taziye etmek şöyle dursun, sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Hatta içlerinden Ebu Cehil ve As b. Vail işi daha ileri götürerek: " Artık Muhammed ebterdir, nesli kesilmiştir.", diye alay edecek kadar küstahlaşmışlardı.Bu lakaba oldukça alınan Allah Resulü'nü teskin etmek üzere, Allah(cc) Kevser süresini inzal buyurmuştur. " Doğrusu, biz sana kevseri ihsan etmişizdir. Öyle ise Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Asıl ebter, şüphesiz seni kötüleyendir."
Bir müddet sonra amcası Ebu Talib hastalandı. Artık ölüm döşeğinde idi. Allah Resulü bir yandan kendisini korumak uğruna herşeyini feda eden çok sevdiği amcasını kaybedeceğine üzülürken, bir yandan da Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olmasını istiyordu.Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının yanında pervane olmuş defaatle Kelime-i Şehadete çağırarak; " Ey amcacım, gel sen 'La ilahe illallah'de de ,onunla sana ahirette şefaat edebileyim ", teklifinde bulunmuştu. Amcası bu teklife : " Vallahi benden sonra sana ve atalarının oğluna, çok yaşlanmaktan dolayı bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı. İstediğin şeyi söyleyip sana tabi olurdum. Kureyş, o istediğin sözü, ölümden korkarak söylediğimi zannedecekleri için söylemeyeceğim." dedi. Allah Resulü'nün ; " Ey amca, şunu bilmelisin ki ,Allah tarafından alıkonuluncaya kadar, senin affedilmeni isteyip duracağım." sözleriyle mukabele etmesi üzerine Allah (cc) Resulünün şahsında mü'minlere şu ölçüyü inzal etti ; " Hakikat sen ,her sevdiğin kişiye hidayete erdiremezsin. Fakat Alla'tır ki , kimi dilerse ona hidayet verir ve O hidayete erecekleri daha iyi bilendir." ( kassas,56 / Tevbe,113 )
Ebu Talib'in vefatından üç gün gibi kısa bir süre sonra da, hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti.Teslimiyeti, itaati muhabbet ve merhametiyle Allah Resulü'nün kalbinde taht kuran Hz.Hatice'yi kaybetmek,Allah Resulünü derin bir teessüre boğdu.Ona karşı müstesna bir sevgisi vardı.En büyük destek ve tesellicisi idi.Vefatından sonra dahi onu hiçbir zaman unutmadı ve rahmetle andı. Öyle ki Hz. Aişe, hayatta olmadığı halde en çok Hz.Hatice'yi kıskandığını itiraf etmiştir. Allah Resulü'nün şu sözü onun Allah katında ve mü'minlerin gönlünde ne kadar ulvi bir yeri olduğuna delalet eder: " Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran kızı Meryem idi. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir."
Doğmadan önce babasını,altı yaşında iken annesini kaybederek öksüz ve yetim kalan Allah Resulü, amcasını ve hanımını kaybetmekle belki de ikinci kez öksüz ve yetim kalmıştı. Yüklendiği bu çile ve hüzün dolu hadiselerden ötürü bu yıla " HÜZÜN YILI " denmiştir.
İnsanlığı hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu. İslâm tarihi kaynakları, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir.
(YAZI NETTEN ALINTIDIR)

2 Mar 2009

VANİLYA SOSLU PASTA ve p.d.ç.s.e.37


MERHABALAR NASILSINIZ ARKADAŞLAR UMARIM HEPİNİZ İYİDİRSİNİZ BLOĞUMU ZİYARET EDEN HERKEZE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM HEMEN YAPILIP YENİLE BİLECEK BASİT BİR PASTA İLE SEVGİLERİMİ BIRAKIYORUM
AYRICA ATRİFİMİ SEVGİLİ ARKADAŞIMIZ http://sevincceden.blogcu.com/P.D.Ç.S.E. GÖNDERİYORUM
MALZEMELER KEKİ İÇİN
*3 tane yumurta
*yarım su bardağı sıvı yağ
*1 su bardağı toz şeker
*1 su bardağı süt
*1 paket kabartma tozu
*1 paket vanilin
*aldığı kadar un
ÜZERİ İÇİN
* 1 su bardağı süt
*1 paket hazır vanilya sos
*isteğiniz miktarda ceviz
HAZIRLANIŞI
Kekimiz için yumurta toz şeker sırası ile sıvıyağ süt çırpıyoruz vanilin un kabartma tozunuda ekleyip yağlanmış kalıbımıza alıyoruz fırında pişiriyoruz soğumaya bırakıyoruz
vanilya sosu 1 bardak süte karıştırıp ocakta pişiriyoruz ılıyan kekimizin üzerine sürüyoruz istediğimiz miktarda ceviz hindistan cevizi serpiyoruz afiyetler olsun!!!!!!!

25 Şub 2009

MİNİK PİZZALAR ve p.d.s.ç.e. 37

Sevgili arkadaşımızhttp://sevincceden.blogcu.com/ p.d.ç.s.e.37. daveti için çok teşekkür ediyorum kolaylıklar diliyorum minik pizzaları gönderiyorum
MALZEMELER
1 paket yaş maya
1 kgr un
1 tatlı kaşığı tuz
aldığı kadar su
üzeri için
2 tane domates
2 tane yeşil biber
1 tatlı kaşığı karabiber tuz kırmızı biber
istediğiniz kadar sucuk sosis salam ne isterseniz yeşil zeytin siyah zeytin kaşar peynir
HAZIRLANIŞI
un tuz maya alıyoruz ılık su ile yumusaç bir hamur ele yapışmayacak şekilde yoğuruyoruz hamurumuz mayalanması kabarması için bekliyoruz 1-2 saat mayalanan hamurumuzdan küçüük parçalar alarak yağlanmış depsiye dizip elimizle bastırarak açıyoruz rendelediğimiz domateslerimizi rendeliyoruz biberlerimizide doğrayıp ekliyoruz tuz biberlerinide ekleyip karıştırıyoruz açtığımız hamurların üzerine sosdan sürüyoruz salam sucuk zeytinlerimizide en üstede kaşar rendemizi serpip fırına veriyoruz AFİYETLER OLSUN!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

19 Şub 2009

BİSKÜVİLİ KAYSILI MUHALLEBİLİ PASTA

SERVİSE HAZIR HALİ:)

MUHALLEBİSİ İÇİN MALZEMELER
*3 su bardağı süt
*2 yemek kaşığı nişasta
*2 yemek kaşığı un
*6 yemek kaşığı toz şeker
*1 paket vanilin
arsına 8-10 tane kuru kayısı
100 gr petibör bisküvi
HAZIRLANIŞI
önce bir borcama biskivilerimizi kırıyoruz borcamı biskivilerle kapatıyoruz süt un nişasta şekeri ocakda devamlı karıştırarak muhallebimizi pişiriyoruz koyulaşıp pişen muhallebimizi bisküvilerin üzerine boşaltıyoruz biraz soğuyunca kayısılarımızı çok küçük parçalar halinde doğrayıp muhallebinin üzerine serpiyoruz dolapta 1-2 saat bekletiyoruz çıkarıp ortadan ikiye kesiyoruz 1 parçayı alıp alttaki bisküviler üstte kalacak şekilde diğerinin üzerine kapatıyoruz küçük dilimler halinde kesiyoruz servise hazır AFİYETLER OLSUN.......

16 Şub 2009

SULU KÖFTE ve p.d.ç.s.e.36

Merhaba arkadaşlar akşam yağmaya başlayan kar sabah ankarayabeyaz bir örtü oldu havda soğuk tarif atayım dedim bu soğukda düşündümki sıcak bir sulu köfte üzerindede kızarmış patates iyi olur artık tarife geçeyim hepinize bu soğuk anklaradan sıcacık sevgiler gönderiyorum
MALZEMELER
*200 gr kıyma
*yarım çay bardağı pirinç
*1dilim bayat ekmek içi
*1 tane kuru soğan
*1 yemek kaşığı salça
*1 diş sarımsak
*tuz biber sevdiğiniz baharatlar
*biraz un
*üzeri için kızartılmış patates
HAZIRLANIŞI
önce kıyma ekmek içini bir geniş kaba alıyoruz rendelenmiş soğan sarısak salça ve baharatlarlar ve sıcak suyla ıslattığımız pirincimizi yoğurarak köftemizi hazırlıyoruz elimizi unlayarak köftelerden istediğiniz büyüklükte parçalar alarak yuvarlıyoruz yapışmaması için unluyoruz daha sonra tencerede 1-2 litre suyumuzu sulu yada az sulu sevenler varsa suyunu kendiniz ayarlaya bilirsiniz kaynayan suyumuza köftelerimizi atıyoruz pişmesini bekliyoruz 1 kaşık unu suda eritiyoruz köftelerimizin suyuna karıştırıyoruz yumurtada kullana bilirsiniz ama ben böyle yaptım bir iki taşım kayanayınca ocaktan alıyoruz 1 yemek kaşığı yağ ve 1 tatlı kaşığı salçamızı tavada eritip köftemize ekliyoruz servis ederken üzerine kızarmış patateslerimizdende ekliyoruz nefis oluyor AFİYETLER OLSUN